HAK
- Doğru, gerçek (isim)
- Adaletli davranma
- Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç
- Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk
- Verilmiş emekten doğan manevi yetki
- ► pay
- Emek karşılığı ücret
Birleşik Kelimeler:
hak ediş | hak ihlali | hakkıhıyar | hakkıhuzur | hakkımüktesep | hak kısıtlaması | hak kuşu | hakkısükût | haksever | haktanır | hak yolu | ayni hak | emrihak | ihkakıhak | kazanılmış hak | müktesep hak | analık hakkı | baltalık hakkı | barut hakkı | buluş hakkı | cevap hakkı | geçiş hakkı | geçit hakkı | gösterme hakkı | göz hakkı | huzur hakkı | iltica hakkı | imtiyaz hakkı | intifa hakkı | irtifak hakkı | isim hakkı | kabotaj hakkı | kişilik hakkı | konuşmama hakkı | kul hakkı | makas hakkı | oy hakkı | ölme hakkı | ön alım hakkı | özlük hakkı | patent hakkı | rücu hakkı | rüçhan hakkı | sarraflık hakkı | seçilme hakkı | seçme hakkı | sığınma hakkı | susma hakkı | sükût hakkı | şufa hakkı | takdir hakkı | telif hakkı | tuz ekmek hakkı | veto hakkı | yanıt hakkı | yasama hakkı | yazar hakkı | yumruk hakkı | hasta hakları
HAK
- Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma; kazı (I) (isim)
- Kâğıttaki yazıyı kazıma; kazı (I)
Birleşik Kelimeler:
HÂK
- ► toprak (isim)